fıkradan ziyade oldu bitti hoş bir hikâye olarak hatırlarım nasrettin hoca, oğlu ve eşeği üçlemesini.
nasrettin hoca bir gün oğluyla şehre inecek olur da hazırlar eşeğini, vurur semerini üzerine de kurulur. oğlu da yanı sıra kendisini takip eder. daha köyden çıkmamışken iki kadın geçer yanlarından. biri diğerine döner ve ‘gelinim sen anla’ der gibi “koca adamın yaptığına bak. kendisi kurulmuş tepeye, küçücük çocuk yürüyor da yürüyor…” nasrettin hoca durdurur eşeği, kendisi iner oğlunu bindirir bu sefer eşeğe.
köyden henüz çıkmışlardır ki iki kadın daha geçer yanlarından. kadınlardan birisi durumdan yine şikayetçidir: “koskoca adam yürüyerek gelsin, gencecik çocuk eşeğe binsin. bu resmen saygısızlıktır…” bunun üzerine oğlunu da eşeğe bindirir.
daha yolun yarısına gelmemişlerdir ki iki kadın daha geçmektedir yanlarından. içlerinden biri bu sefer olaya eşek tarafından bakar: “ikisi birden binmişler eşeğe. yazık ayol, eşeğinki de can. belini kıracaklar zavallının.” hoca oğlunu eşekten indirir, kendisi de iner. eşeğin dümeni ellerinde üçü birlikte yürürler.
şehre varmamışlardır ki kadının biri yine yorumlama gereği duyar: “şu delilere bak ya. yanlarında eşek var. ikisi de yürüyor. bunlarda hiç akıl yok galiba.”
“görüyorsun ya oğlum, kimseyi memnun edemedik. bir tek eşeği sırtımıza alıp taşımadığımız kaldı, o zaman da bize eşek derlerdi.”
ne zaman ortamın birinde kızların neyden hoşlandığıyla nelerin yapılıp yapılmaması gerektiğiyle ilgili bir konu açılsa… hele ki birileri çıkıp bir başkasını yönlendirmeye kalksa… hele ki garip âşık haklısın demeye başlasa; bu fıkra gelir aklıma. korkarım bir zamanların aslan gibi delikanlısı aşkın yükü altında eşekleşecek diye.
İlk Yorumu Siz Yapın