"Enter"a basıp içeriğe geçin

ceyhan suyu . . .

 
bir efsanedir anlatılır senelerdir adana ceyhan arasında…
bir deli vardır derler. adı nedir kimse hatırlamaz. varsın cemal olsun adı da.
cemal seyhan’ında yaşar adana’nın.
delidir cemal, deli doludur. neşelidir, şendir. girdiği ortamı şenlendirir. bir derdi olur belki ara sıra, kimse bilmez. ne cemal anlatır ele güne, ne bir başkası sorar cemal’e. kimse tahmin bile etmez ki cemal’in derdinin olabileceğini.
bir de pis bir huyu vardır cemal’in:
arada sırada durur durur der ki: "bir gün kendimi ceyhan ırmağına atacam."
dalgasını geçer ahali:
"seyhan neyine yetmiyor cemal?"…
"sen atla ardından da ben geliyorum cemal."…
"bakalım ceyhan seni ister mi cemal?"…
akıllı geçinen bir dolu insandan da bir tanesi çıkıp demez ki, "böyle kötü konuşma cemal."
günler gelip geçer ahalinin gırgırıyla şamatasıyla.
bir gün cemal gözükmez ortalıklarda. ahali varmaz farkına.
ahali farkına ancak varabilmiştir cemal’in yokluğunun ki, aradan üç gün geçmiştir bile.
gösterilen en büyük merak ibaresiyse iki üç esnafın evinin çoktan duvara dönmüş kapısını çalmasından ibarettir.
yokluğunun yeni farkına varıldı ya, ertesi gün haberi gelir cemal’in. ceyhan dolaylarından. ırmak üzerindeki köprüde görülmüştür yine kendisi gibi bir deli tarafından. aynı deliden dinlenmiştir evvel: "çıktı kenarlıkların üstüne. bir nefes aldııı… öyle derin çekti ki içine, sandım gökyüzünü kökten doldurdu ciğerlerine. dedim ki içimden: ‘gayri ölene kadar yeter bu nefes sana.’. derken bıraktı kendini boşluğa. meğersem ayarlamış ırmağın daşlarını kendisini beklesinler diye… ben bu adamı gördüm ya, gayri deli demem kendime."
ceyhan dediğin 1 günlük yoldur derler. peki ne etmiştir cemal geri kalan zamanda?
ilk gün adana’da dolanmıştır. en kıral kebapçıyı, en kıral tatlıcıyı sormuş soruşturmuştur. en baba kebabını yemiştir adana’nın. şalgamını içmiştir en güzelinde, ardından da baklavasını yemiştir en tazesinden. cömertliğini konuşturmuştur bahşiş bırakırken de.
belki de ilk defa o gece uyumuştur dışarıda. bankta zorla uyuyan dilencilere, şarapçılara inat çimlerin üzerine sermiştir kendini.
son gününün sabahında ceyhan’ın en meşhur fırınında almıştır soluğu. en sıcağını yemiştir simidin en beyazını gömerek peynirin arasına. hem de en tavşan kanıyla ince bellideki çayın… gezmiştir çarşısında. damatlıklara bakmıştır uzun uzun, kuyumculardaki yüzüklere bir de. öğleninde döner sabahki fırına. çıkar çıkmaz alır pidesini. dalar bir manava. kendi seçer karpuzu. kestirir kesitir, beğenmez. keser beğenmez. 4 karpuz parası bırakıp son karpuzla bir kahvenin yolunu tutar. 4 kahve dolaşmıştır o gün ceyhan’da. sorar ceyhan’ın ahalisi nereden gelip nereye gittiğini. "güneşi beklerim. hele bi devrilsin de karşıma alacam, atacam kendimi de ha şu ırmağa." varmazlar üstüne, ne dese yeridir diye…
"haydi abbas, vakit tamam
akşam diyordun işte oldu akşam…"
gider köprünün üzerinde bir o yana, bir bu yana. adım adım gezdiğine göre köprüsünü ceyhan’ın başka işi kalmamıştır. bütün işlerini bitirmenin rahatlığıyla çeker nefesini. gökyüzü ciğerlerinde… bir nefeslik de olsa bakar uzun uzun ceyhan ırmağına. kapar gözlerini. verir nefesini…
"huyuna da cemalım huyuna…
…cemalımın kanı akar ceyhan suyuna"
cebinden "500 lira" çıkar. ne bir eksik, ne bir fazla. bir hafta önce levazımcının dilinden çıkmıştır bu miktar.
artık "delidir ne yapsa yeridir." mi dersiniz, yoksa "erenlerin sağı solu belli olmaz." mı dersiniz, orası size kalmış. ama bana sorarsanız… ya da sormayın en iyisi.
işte, bir cemal’dir yerleştirdim kulaktan dolma bir anıya.
bir cemal de ben olacağım bu gidişle. dünya dar gelmez ama tanıdığım şehirler dar geliyor.
hem fena mı, ardımdan size de eğlence çıkar: "istanbul’a da sığamadıysan…"
 

– 2009 yazı –
– istanbul –
Beğenebilir / Takip edebilirsiniz.

2 Yorum

  1. selçuk selçuk 2009-08-18

    çok güzel olmuş burak.. eline aklına sağlık.

  2. Korhan Korhan 2009-08-21

    ellerine sağlık burakçım

Bir Cevap Yazın

Social media & sharing icons powered by UltimatelySocial