"Enter"a basıp içeriğe geçin

atın sahibi

gülüştük, eğlendik derken yine bir fıkradır geldi aklıma. aklımda kaldığı kadarıyla önce kendisini anlatayım. 
temel ile dursun kendilerine birer at alırlar. ancak ikisi de sık sık karıştırmaktadır hangi atın kime ait olduğunu. sık sık tartışma çıkması üzerine dursun bir öneride bulunur: 

" ula temel, ha buraya madem atlar karişiy, atlardan birinun kuyruğunu keselum. kuyruklu olanla, kuyruksuz olan diye ayiriruk. "

bu iş temel’in aklına yatar. ve atlardan birinin kuyruğu kesilir. ancak durum değişmemiştir. ikili yine atlarını karıştırmakta ve münakaşalarına devam etmektedirler. bunun üzerine atlardan diğerinin yelesini keserler, durum değişmeyince bu sefer iş inada biner sırayla kulaktan bir parça, burundan bir parça derken iş ayaklara kadar gelmiştir ki temel sonunda yeni bir ayırt etme yönteminin farkına varır: 

" ula tursun, ha biz niye bu zamana kadar düşunmeduk ki? siyah at seniin, beyaz olan benim. " 

tek masa ve etrafında kalabalığız. masadan biraz gerideyiz ve güven, yanımdaki sandalyede oturuyor. ancak çay her zaman elimizde durmasın diye masaya koymuşuz. güven, tam bardaklardan birisini aldı çayını yudumlamaktaydı ki sesimle irkildi: " o çay benim. " durmadı ve bu sefer aynı cümleyi yüksek sesle dinledi. durdu. sırasıyla şok ve düşünme anlarımız başladı. 
ikimizin de çay kaşığı bardağın içinde, ikimiz de iki şeker atmışız… 
lakin birisi bitmek üzere, diğeri yeni başlanmış. ayırt edemedik. birisi bana yakın ve masanın üzerinde duruyor, diğeri az daha uzak ve masanın üzerindeki dosyanın üzerinde duruyor. bunlara rağmen ayrıt edemeyip feragatla anlaşsak da o süper öneri gelir:
" ayırt etmek için bardaklardan birinin ucunu mu kırsak? " 
şükür ki ayırt edemediğimiz şey sadece bardaklardı… 🙂

Beğenebilir / Takip edebilirsiniz.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir Cevap Yazın

Social media & sharing icons powered by UltimatelySocial