Uykuyla Uyanıklık Arasında
Onunlayken her şey güzeldir. Başka bir şey düşünmeye gerek kalmaz, çünkü düşünebileceğin tek şey zaten yanındadır. Ama iş, gece vakti ayrılığı yaşamaya geldiğinde çok şey değişir.
Yastığa başını her koyduğunda onla yaşadıklarını düşlersin. Her şeyi tekrar tekrar yaşarsın. Her gece yaşarsın o güne kadar yaşadıklarını. Koskoca bir ay’ı bir geceye sığdırırsın. Zamanla bir bakarsın ki aylar bir geceye sığar olmuş.
Uyuyamazsın. Balkonda sabahlarsın. Terasta sabahlarsın; bahçede, caddede sabahlarsın.
Bazen de gece vakti onunla konuşursun balkonda. İçeri giremez, gece ayazını yersin de sabah boğazında tatlı bir yanmanın olduğunu hissedersin.
Aşk ateşi, ateşini çıkartır da hasta olmak insana hiç mi koymaz? Koymaz ya… Mikrobu aşksa hastalık bile tatlı gelir.
Zar zor uyuyup da gecenin bir vakti uyanırsın belki de…
Yanındaki yatakta yatanı o sanırsın. Yanındaki yatakta birisinin yatması ya da yanında yatak olması gerekmez. Yanında bir şey olması da…
Bir anda kendinin, onun dizlerinde uyuduğunu sanırsın; beline sarılmak istersin de… Ancak elin karyola demirine çarptığında anlarsın hayaliyle seviştiğini…
Gece rüyana girer… Yastığa daha bir sarılırsın… Yastık da ellenip kollanıp sana sarılıyor gibi gelir.
Kim bilir, belki de bir gün…
Bir gün ilk defa öpersin hayallerinde, soluğun kesilir.
Esrarı ilk defa çekmişçesine başın boşluğa düşer…
Deliksiz bir uykuya dalarsın, ağzında hayalindeki dudaklarının tadıyla…
Bu yazı daha önce 12.08.2007 tarihinde Milliyet Blog’da paragrafları belli bir kalıba sokularak resimle birlikte Gündeik Yaşam kategorisinde yayınlanmıştır, şu ana kadar 320 defa görüntülenmiştir.
Resim ‘Ayın Karanlık Yüzü [2005]’ isimli filmden bir sahnedir.
(2. bölümü 4 senedir tamamlanmamış bir yazıdır.)
İlk Yorumu Siz Yapın